MÖ 550 yılında Hahameniş İmparatorluğu’nun kurucusu Kiros, sadece Nil Nehri’nden Hindistan’a uzanan geniş fetihleri sayesinde değil, aynı zamanda ilerici bir yönetim felsefesiyle tarihin en büyük hükümdarları arasına adını yazdırmıştır. “Kiros’un Zülkarneyn olduğu” hipotezi, çağdaş İslam düşünürleri arasında güçlü bir teori olup tarihi deliller ve yorumlara dayanmaktadır. Ancak dini kaynaklarda kesin bir ifade bulunmadığından, bu eşleştirme hâlâ savunulabilir bir hipotez düzeyindedir ve bir tarihi gerçek olarak kabul edilmemektedir.
Kiros’un siyaset, ekonomi, dış ilişkiler ve insan hakları konusundaki görüşleri, en parlak yansımasını dünyanın bilinen en eski yazılı insan hakları belgesi olan Kiros'un Silindiri’nde bulmuştur. Bu görüşler, mağlup edilen topraklarda yaşayan halklara muamele ve çok kültürlü bir imparatorluğu örgütleme biçiminde büyük bir devrim niteliğindeydi.

Kiros’un iktidar yolculuğu, çeşitli Pers kabilelerini birleştirme ve başkent olarak Pasargad şehrini geliştirme ile başladı; bu da yeni kurulan gücünü pekiştirmek için birliğin gerekliliğine dair derin anlayışını gösteriyordu. Siyasal yapıda Hahamenişler, düzenli bir devlet ve ordu teşkilatı ile mantıklı düşünce tarzına dayanarak dünyaya gelişkin bir uygarlık sunabildiler. Kral Kiros’un hak ve yönetim anlayışının temelinde ilahi bir köken vardı; krallar hükümdarlıklarını Ahura Mazda’dan aldıklarını düşünüyor, bu da yasaya çifte bir meşruiyet kazandırıyordu. Buna rağmen adalet, yargı yapısında pratikte uygulanmaktaydı: Çeşitli halkların dini hükümlerine göre karar veren yerel mahkemelerin yanı sıra, imparatorluğun merkezinde önemli davalara bakan yedi kişilik hakimler kurulu sosyal adaleti ve yargılama ilkelerini güvence altına alıyordu.
Kiros’un ekonomi politikası, bağımlı ülkelerin taleplerini karşılamaya ve halkın refahına dayalı akıllı ve dengeli bir politika olarak tanımlanabilir. O, fethedilen bölgeleri sömürmeyi değil, toplumsal refahı öncelik haline getirmişti. Bu yaklaşımın çarpıcı bir örneği, Babil’in fethinden sonra zorunlu çalışmayı yasaklamasıdır; Önceki Kral Nabonid’in halka yaptığı zulme son veren Kiros o topraklarda köleliğin tamamen ortadan kaldırmıştır. Kiros’un ülke kaynaklarından yararlanma felsefesi, ünlü sözünde özetlenebilir: “Kralın davranışı çobanın davranışından farklı değildir; kral, şehirlerden ve insanlardan ancak onlara hizmet ettiği ölçüde faydalanabilir.” Bu görüş, Kiros’un zihninde siyasal iktidarla toplumsal sorumluluk arasında sıkı bir bağ olduğunu gösteriyor.
Büyük Kiros, uluslararası siyasette büyük bir dönüşüm yarattı. Sulta ve sömürü yerine hoşgörü ve uzlaşı ilkesini temel alarak, farklı milletler, dinler ve mezhepler arasında barış içinde bir arada yaşama ve karşılıklı saygı anlayışını oluşturdu. Tarihte ilk imparatorluk olarak kabul edilen Ahameniş İmparatorluğu, farklı halklar ve uygarlıklar arasında birlikte yaşama düşüncesini hayata geçirebildi. Bu büyük hükümdar, diğer halkların canına, malına, örf ve adetlerine ve genel olarak kültürlerine değer verir ve saygı gösterirdi. Fethettiği bölgelerdeki yerel yönetim kurumlarını ve idari yapıları değiştirmeden olduğu gibi korurdu. Hatta yenilmiş düşmanlarına karşı bile merhamet ve büyüklükle davranırdı.
Dünyada özgürlük ve insan hakları mirası
Kiros’un Silindiri, MÖ 538 yılında yayımlanmış olup yalnızca tarihi bir belge değil, aynı zamanda dünyanın en eski insan hakları bildirgesi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınmıştır. Kiros’un bu konudaki düşünceleri, yalnızca bir yönetim emrinden öte, bugün bile geçerliliğini koruyan temel insani ilkeleri ortaya koymuştur.

Kiros’un Silindiri'ndeki en temel ilke, her bireyin dini inancında ve ibadetinde özgür olması gerektiği yönündeki emridir. Kiros açıkça ilan etmiştir ki, hiç kimse bir şehrin halkına zulmedemez, onları rahatsız edemez. Bu yaklaşımla, dinler ve inançlar arasında uyum yasasının temellerini atmıştır. Fethettiği her bölgede halkın dinine ve inançlarına saygı göstermiş, onları resmen tanımıştır.
Kiros’un düşüncesine göre, büyük bir imparatorluk kültürel iş birliği ve yerel kimliklere saygı üzerine kurulmalıdır. O, fethettiği toprakların tek bir yönetim veya kültür biçimine zorlanması gerektiğini düşünmüyordu. Bu akılcı politika hoşgörü ve saygıya dayalı bir yaklaşım Ahameniş İmparatorluğu’nun uzun ömürlü olmasını sağlamıştır.
Sonuç olarak, adalet, dürüstlük ve insanların birbirine karşı insaflı davranması yönündeki sürekli çabaları, Kiros’u özgür ruhlu, cömert, adil ve yüksek insanlık onuruna sahip bir hükümdar olarak tarihe geçirmiştir.
yorumunuz